29 Mart 2015 Pazar

yannız ne yazışıldı..

bilgisayarın başına geçiyorum ve saatlerce yazışıyorum. chat değil, e-mail deniyor buna. senden bir danışmana ondan sana senden bir hocaya bir hocadan sana senden diğer bir danışmana ve enstitüye ve onlardan sana olunca senden başka bir enstitüdeki sekretere ordan grafik tasarımcıya ordan sana senden başka bir sekretere ve bir profesöre ve başka bir profesöre ve başka bir profesöre ordan sana senden o profesörün sekreterine senden bir pedel'e, pedel'den toplu olarak hocalara, hocalardan pedel'e, pedel'den bana, benden bir hocaya, sonra hocanın başka bir e-mail adresine, hocadan bana, benden bir hocaya, başka bir hocaya ve başka bir hocaya ve benden enstitüye ve enstitüden hocalara ve hocalardan teker teker enstitüye ve enstitüden danışmana danışmandan bana benden bir hocaya ve sonra grafik tasarımcıya ve ondan bana ve benden bir sekretere ve ondan bir çevirmene benden bir çevirmene çevirmenden bana benden başka bir çevirmene ve benden bir sekretere sekreterden bana ve benden bir profesöre...

abartmadım. bu yazdığımın katbekat fazlası oluyor.

23 Mart 2015 Pazartesi

Adan Bye yolculuk

[bunu aylar önce yazmıştım ama yayınlamamıştım.. doktoranın gerilimle yüklü serüveni sürmekteydi:]

doktora A noktasında başlayıp B noktasında bitiyor. bu A'dan B'ye bir yolculuk. A ve B noktası arasında sınırlı sayıda noktaya uğramanız gerekiyor. öyle geliyor ki A ve B arasında lineer bir yol izleyerek belirli noktalardan sırasıyla geçip B noktasına varacak, tuhaf bir cübbe giyip bir makinaya poz vereceksiniz ve sonrası mutlu mesut akıp gidecek. ilk olarak A'dan başlayıp el yordamıyla bir sonraki noktaya gitmeniz lazım. ama o nokta henüz yok. uzun yıllar o ilk noktaları arayıp birbirine eklemekle geçiyor. sonra gün geliyor artık bir C noktasından B noktasına doğru tüm ara mevkiler önünüze seriliyor ve "sırasıyla şunu şunu şunu yapıp mezuniyetine ilerle" diyen bir karedesiniz. zarı atıyorsunuz ve D noktasına ilerle diyor. D noktası önünüzde değil. D noktası bir sürpriz. C ve B noktası arasında sınırlı sayıda adım var ama çektiğiniz kartlar sizi sürekli yeni noktalara atıyor ve yeniden yola devam ediyorsunuz ama sonra bir önceki noktaya gitmeniz gerekiyor, bu lineer bir hat olmadığı gibi basitçe döngüsel bir ağ bile değil, ağın noktaları da belli değil yani. bu aslında tarifsiz bir problem. C noktasında duruyorsunuz ve tüm adımlar belli deniyor. adım atıp bir sonraki noktaya gidiyorsunuz ve 3 tur bekliyorsunuz orda. sonra da bir önceki adıma geri gönderiliyorsunuz. o anlamda yani, doktora biten bir şey değil. doktora bir hat değil. bir yol değil. bir seçenek değil. insanlıkdışı bir kabus. içinden çıkmak kurtulmak zarlara uymamak kartları reddetmek mümkün değil. doktorayı özgür bir fail yürütmüyor. bir sistemin kurguladığı belirsiz bir yolun katedilişini çekiyorsunuz daha ziyade. kart çekiyorsunuz ve belirsiz bir F noktasında kendinizi buluyorsunuz. oradan C noktasına yeniden varıyorsunuz, B noktasına doğru ilk adımı atıyorsunuz, P noktasındasınız ve yine 3 tur bekliyorsunuz. sabah beşte allallah niye uyuyamadım diyor insan. bünyesi ona gerçek sebepleri açıktan söyleyemiyor. bünye ve fail, kendi ve ben bir dert ortaklığı içinde içgeçirip çilelerini sırtlanmaya devam ediyorlar...

1 Mart 2015 Pazar

dokular ve düzenler: mimarlığın ifade araçları..

doku bir araştırma problemi. ama tasarıma has bir araştırma problemi. tasarımın bu problemleri matematiğin problemlerine benzemiyor. öyle bakıldığında doku bir problem değil. doku bir araştırma alanı. esasında doku var da değil. yani özcü bir anlamda var değil. yoksa doku var ve üzerine konuşmakta ve kendisini araştırmakta haklıyız. çünkü bu doku diye adlandırdığımız karmaşık süreç ve etkiler tasarım için azami önemde. mesela dokunun ölçekleri var, üst ölçekteki düzenlerden örüntü düzenlerine ve oradan kaba dokulara ve ince pürüzlere kadar takip edebildiğimiz farklı ölçeklerde açığa çıkıp algımızı yönlendiriyor... esasında dokunun ölçekleri bir süreklilik takip edebilir ve algı sistemimiz açısından bu sorun oluşturmayabilir ama doku aynı zamanda oluşturulan, üretilen, kullanılan bir kurgu olduğu için biz asgari bir ölçekler grubu seçip problemi indirgeme yoluna gidiyoruz. ama bu indirgeme sorunu çözmemizi sağlamıyor, çünkü her bir ölçekteki her bir doku algısının belirmesine etki eden dinamik, karmaşık, heterojen ve açık uçlu bir etken grubu var. doku şüphesiz emercent. algımızda açığa çıkıyor ve ama bir bağlam içinde işliyor.. dokunun bağlamı var. doku algıya ait bir seri fenomenin ortak adı ve bu heterojen bir küme. doku algısını ve bu dokuların bağlam içinde birarada işleyişini, yani algıyı bütünleşik biçimde yönlendirmelerini çalışmak istediğimizde sınırlı sayıda ve kökensel bir takım mekanizmalar bulup işin içinden çıkmamız mümkün değil. bu alanda da, tasarımın tüm araştırma alanlarında olduğu gibi, kurallar kadar bağlamsal yorumlar, istisnalar ve kuralsızlıklar da işliyor. düzenlilikler ve tekrarlar önemliyse de bu tekrar edenler çok farklı kökenlerden gelebiliyor ve ne işlerse o.

düzenin matematiksel modellerini ortaya koymak nispeten kolay. dokunun matematiksel simülasyonlarını üretmek de üstesinden gelinmiş bir problem bugün. fakat bir fotoğrafa bakarak, tasarlanmış bir dokuyu, bağlamı içinde nasıl değerlendireceğimiz sorusu açık. doğası gereği açık. ve açık problemlere yönelik yapay zeka teknolojileri emekleme aşamasında... eksik çok. ama bir takım çalışmalar da yok değil. olasılıkçı modellerde ve ama dinamik bilgi yapıları içinde kurgulanarak biriktirilmiş bir dünya bilgisine ve bu bilgiyi kullanmamızı sağlayacak tekniklere ihtiyaç duyuyoruz. mesela google'ın (bkz. google books projesinin arka planı) ve IBM'in (watson) bu konuda çalışmaları var... esasında teknikler ortada ve herkesin kullanımına açık. en azından deneysel uygulamalar geliştirmeyi sağlayacak kadar veri de hiç derlenemez değil. ve ayrıca, dokuyu dijital ortamda tespit etmek ve değerlendirmek için bir seri teknik yaklaşık 20 yıldır CBIR (uzunu: content based image retrieval, bkz. google image search) denen bir alanda üstüste yığılmakta..

ve ama doku değerlendirmesinin de katmanları var ve bu dokunun ölçeklerinden farklı bir problem. çünkü doku da, mimarlığı ilgilendiren hemen her belirleyici bileşen gibi, bir binanın kavramsal kurgusuyla bağlantılı, bir kentin kültürel hayatıyla alakalı, bir mimarın kendi kişisel serüvenine ait, bir bireyin ruhsal dünyasıyla etkileşim içinde olabiliyor. işin hem ilginç hem zor yanı şu ki, doku, insanların bir gün aklına bir şekilde gelebilecek her şeyle potansiyel olarak ilgili... bu düşünsel ve ruhsal zenginliği hesaba katmadan dokuyu değerlendirmek üzerine bir araştırma problemi kurgulamak indirgemeci bir tavır olur. gel gör ki, bir araştırmanın pragmatik bakış açısından indirgeme kaçınılmaz. asıl soru neyi indirgeyeceğimiz ve neyi bir meydan okuma olarak karşımıza alacağımız. ve bu da araştırmanın dokusunu tarifliyor; metaforik bir kullanımla elbet. yazdan beri üzerinde çalıştığımız bir araştırmamız var ve doku problemi araştırmanın derin yönünü ve dolayısıyla durağını oluşturuyor.