18 Şubat 2011 Cuma

oh be a. k. (bu haberi dünyayla paylaşmam lazım)

öğleden sonra maslak'a gittim.
rektörlüğe vardım, en üst katta dış ilişkiler var ya dedim, uluslararası ofis mi dedi, evet dedim, girdim, en üst kata çıktım, haber bu değil gerçi, neyse ordan bana yeni bir anlaşma örneği verdiler, bunu doldurup yök'e yollamak lazım ordan rektöre gider dediler. tamam dedim. burda bir sorun yok. sadece çok yorgunum ben. sizle ilgili değil. nasıl bütün bunlar hallolacak bilmiyorum dedim. yardımcı olucam ben sana dedi, hallolur bu işler dedi. tamam dedim. aldım anlaşma metnini çıktım, fbe'ye gittim, izleme raporumu verdim. ondan sonra sordum ben bu tezi ne zaman vericem ben bunu ne zaman diye. adam da dedi ki halin varsa 3. kata bir sor. halim yoktu ama çıktım 3. kata sordum, o da arşivden dosyanı al giriş kata sor deyince dosyamı almadan giriş kata inince o da ben dosya olmadan söyleyemem arşivden dosyanı al deyince ben arşive çıkıp da adam senin dilekçen yok muydu yeni deyince evet dedim ben, senin dosyan yönetim kurulunda, onlar birlikte gidiyo ya dedi ben de peki deyip giriş katına indim ve nihayet ordaki sayın öğrenci işleri yöneticisi hanım dedi ki demek senin 4 yıl artı iki dönem dondurma artı üç dönem uzatma bittiler ve şimdi 5. izleme raporunu verdin demek ki senin bir izlemen daha var, var mı dedim, var dedi, istersen tabi dedi, istersen dedi temmuz'da ver izleme yapma, istemezsen izleme yap eylülde ver. öyle mi dedim. evet dedi. iyi oldu dedim. gülümsedi biraz gibi. kadının önünde 200 lira tutacak kadar demir para vardı, saymaktaydı, ben çıktım havuza gittim. bir kilometre yüzdüm.

17 Şubat 2011 Perşembe

ı-ıh.

öyle görünüyor ki yorgunsun, yıllardır dinlenmemişsin, kafanı boşaltmamışsın yani, hem bu araştırma adı altında ürettiğin salak suluk şeyler.. kitlenmişsin yapman lazım, bitmiyor bitmeyecek bitmemesi lazım bitmesi uygun olsa belki de bitecek yok bitmemesi gerekiyomuş bi yığın iz yanyana takip ediliyor, yayınıydı kırtasiyesiydi işiydi teziydi projesiydi bürokrasisiydi izlemesiydi puan toplamak stüdyoyu yakalamak ruhları kırmadan dökmeden aralarında dolanmak. hayat böyle. ne salak şeymiş.
hayat.

yorgunum galiba. deadline'lara zamanında yetişince araştırma adını verdiğim işlerden küçük bir zaman parçası sakladım.. bu zamancağızı stüdyo için isteyen vardı, bitirme için isteyen vardı, tez metni için isteyen vardı, akşam yemeğine isteyen vardı (annem), öteki çalışmalara isteyen vardı ama hepsinden sakladım kurtardım tepesine çöktüm. sadece yorgunluk hissetmekteyim. aslında çok eğlenceli bir iş için kurtardım zamanı ama iş nazlanıyor. doğal. geniş bir zamanda tatlı tatlı yürütülecek türde bir iş. apti apti oturmak. muhakkak verimli olmalıyım. zaman o kadar kısıtlı ki. ne yıkıntı. çay koyayım.

bu aralar entry'ler yazıyorum, sonra kaydı yayınla'ya basmıyorum. şimdi kaydet diyorum. şimdi kaydet sonra patlarsın. şöyle yazmışım ocak başlarında:

"doktorada insanı zorlayan çalışmak değil öğrenmek değil, indirememek yükselememek tüketememek zamansızlık koşturmak yetişememek boş durmak oturamamak başlayamamak bitirememek boşver diyecek vaktinin olmaması ama boşver demek ama boşver'i hazmedememek can sıkıntısı gerginlik planlar çeklistler takvimler ve diğer işler. diğer işler. diğer işler. diğer işler. herşeyin arasına sızan diğer işler. haftasonu da çalışmayı beklemek zorundasın, tatilde de çalışmayı beklemek zorundasın. tam çalışmak gelecek, diğer işler araya giriyor. seni mutlu eden tek şey şöyle etli bir zaman aralığında konsantre biçimde çalışıp listedeki bir maddenin yanına çek atmak."

ocak sonunda şöyle:
"ohf. ne kadar rahvan ve ağır aksak çalışıyorum.. bir kelime yazıp on dakika mola vermeye benziyor. iki saatlik işi yapmıyorum bir türlü. hava da soğuk."

ondan bi hafta sonra:
"oh be.
test serilerinin bitmesi kadar ferah bi şey yok.
ama bi dakika. madem zaman var, şu 5li serileri de 10a tamamlayalım bari?
a bi dakka, şu seride hata var bunları yeniden alalım bari..
a bi dakka.. [a a...ı!]"

bikaç gün önce:
"son zamanlarda beya bir puan avcısı haline geldim, üç ordan, beş burdan, o senaryoya göre burdan 1.75, bu senaryoya göre şurdan 2.5, 8 şurdan gelse..."

herkes onlarla konuştuğum herşeyi hatırlıyor. ben hatırlamıyorum. geçen hafta ya da üç ay önce, görüşmüş müyüz, hıı tabi görüştük ya (hatırlamıyorum bu arada, artık o raddedeyim ki bazen hatırlamış gibi yaptığım oluyor), öyle mi demişim, derim tabi, konuşmuşuz di mi, konuşmuşuz.

özetle, sıkıya gelmekmiş bu. doktora süreci insanı her yönde sınırlarına çekiştiriyor. tüm yetilerini sınıyor. seni yüksek eşiklerle çarpıştırıyor. ve bu bitmiyor, bitmiyor bitmiyor bitmiyor. insani bir süreç değil. ya da en azından beni yordu artık.

aslında herşey normal gidiyor. rayında gidiyor işte. (neden yıkıntı görüyorum?) sakin kafayla durumuma baktığımda pek bir sorun görünmüyor. ama var gibi. bir sürü entipüften mesele var. doktorayla ilgisiz. belki de doktora beni bunlardan saklıyordur. entipüften ama çok ağırmış yapabileceğim bi şey yok ve sonuç da çok kötü olacak, kaldıramayacağım, göz göre göre öyle olacak, ben yapmam gerekenleri yapmamışım ya da yapamamışım, ama aslında hep doğru olanı yapıyormuşum ama sonra bir bakıyorum yanlış oluyor, ben doğru olanı yapıyorum, o da olacağına varıyor, ama kötü bir noktaya varıyor ama öyle yapmasam da kötü olacaktı ki. ne salak şey be. neyse doktora belki daha insaflı biraz. evet öyle.

16 Şubat 2011 Çarşamba

5. izleme: ı-ıh.

izleme toplantımız gerçekleşti..
5. ve son.

aslında en ciddi hazırlandığım izleme bu oldu.
uzun bir sunum yaptım.
o da sorun oldu.
ama jüri her zaman haklıdır.
yapacak bişey yok.

ruhum bir acayip bir tuhaf gibi
[yapılır mı benim gibi araştırmacıya hı?]
ama aslında işim baya kolaylaştı.

ilk mesaj şöyle oldu:
"sen bunu yetiştiremezsin, bırak diğer herşeyi bunu yaz."

sonraki mesaj şu oldu:
birinci ana başlık
ikinci ana başlık
üçüncü ana başlık
beşinci ana başlık
altıncı ana başlık

daha sonra da:
"4 ana bölüm oluştur, her bölüme de 3 madde koy, zorlaştırma" dendi.
e ne güzel?

takvimle ilgili sorunlar var. ve ayaklarım maslak'a varmıyor. maslak'ta delft anlaşması var. onla yüzleşilecek. havuz da var tabii. bırak havuzu hemen yaz. yaz yazıver. o kitabı da bırak okuma. bunu da yazma. şuna katılma. sen bittin.

ı-ıh.

8 Şubat 2011 Salı

şimdi sakince uyuyayım.

ecaade'yi bi hafta evvelden postaladım! gecco'yu da iki gün önceden submit etmiş bulunuyorum. deadline olgusunu tam oturtamıyorum ruhumda belli ki. deadline varmadan deadline stresi yaşayabiliyorum, ve ama o stresten de erken kurtulabiliyorum. şimdi eksikleri sakince tamamlayıp son gün tatlı tatlı yeni versiyonu yükleyeceğim.

tabi bunu sağlayan faktörler var: tam zamanında taşınma işlerinin çözülmesi, deadlineların ardı arkasına ertelenmesi, stüdyo hazırlıklarını burçin'in, seminer sunumlarını sevgi'nin, bitirme dosyasını hocamın hazırlaması [ellerine sağlık keşki hep böyle olsa], yeni denemelerin iyi sonuç vermesi fazla error yaşatmadan bitmesi, bugün başlayan stüdyonun ilk dersinin büyük ölçüde 3 konuğumuz üzerinden yürümesi ve 2,5 saatlik uykuyla bir şekilde kafamı toplamayı becermem gibi bir seri olağanüstü olumluluk bir şubat tatiline sığdı. ve o koşturmacalar içinde geçen şubat tatili koşturmacalar içinde bitti.

o zaman? gelsin yeni deadlinelar, bir sonraki abstrakt, dg revizyonları, bir sonraki paper, düzeltmeler, tez izleme oturumu, yığınla okumalar, stüdyolar, bitirme jürileri ve doktora tezleri. başlayan dönem için yapılacaklar listesi.