17 Şubat 2009 Salı

ne onlarla ne onlarsız | neither with them, nor without

senin hem kendini, hem diğerlerini daha az yorman için tek başına çalışman gerekiyor, orası öyle. ama tek başınayken çok daha sınırlı tasarılarla yetiniyorsun; yetinmek durumundasın.

yalnız çalışırken planları kuran sensin, anlayan ya da anlamayan sensin, kendine anlatıyorsun, dolayısıyla daha az yazışmayla-konuşmayla kurtarıyorsun. çıtayı koyan, ufku seren sensin, çok ferah tabii, ama aynı zamanda daha az geri-besleme, daha az yenilik, daha az üretim ve daha basit çıktılarla karşı karşıya kalmaya razı olmalısın... yalnızken daha dizginsiz, gelgelelim gerçekte daha 'fakir' bir yaratıcılık işliyor.. kendi başınayken çok zaman süreci zamana yayıp ekip çalışmasını taklit etmeye çalışıyorsun!!

ikna edici bir üretim için anlaşılan zorlukları, yanlış anlamaları ve dirençleri yoğurmak gerekiyor?

you should work alone; in order for you to exhaust neither yourself, nor the others. that's right. but when alone, you have to be content with projects that are more limited.

when working alone, your are the one who sets the plans, who tells or does not tell, you communicate to yourself, so you're ok with less writing-conversating. you are the one who sets the level, and who lays the horizon. it's relieving for sure. but at the same time this means less feed-back, less innovation, less production and much simpler output. when you're alone you are much less restricted, even you're unbridled, however, in fact there operates a rather impoverished creativity. hence you try to imitate teamwork by yourself, through expanding the processes over long periods!!

it seems, for a convincing production, it is necessary to wrestle through obstacles, misunderstandings and resistances.

1 yorum:

gonulsuz arastirmaci dedi ki...

şu son zamanlardaki okumalarım bu konuya enteresan bir ışık tutuyor, zihnin kendi bünyesindeki fikirlere ve örüntülere ulaşması için dili kullanması gerekiyor gibi görünüyor, ve o örüntüler zihinde bir yerlerde duruyor olsalar bile aslında sadece birer potansiyeli ifade ediyorlar, başkalarıyla gerçekleştirilen iletişim ve başkalarına anlatmak/başkalarından dinlemek aslında insanın kendisine de anlatması ve bir anlamda kendi zihnindeki haritaları hem zenginleştirmesi hem de hazır olanları kullanarak yenilerini üretmesi anlamına geliyor (ve başka türlü olmuyor)... öykülemenin bir anlamı da bu olabilir, bir kısım örüntüler zihnimizde bir yerlerde depolanmış olabilirler ama ancak bir iletişim faaliyetiyle öyküler / fikirler üretilebiliyor.. (kendi kendine de olabilir bu, bu modele göre en azından içimizden kendimize öykülemeliyiz ki fikirler oluşsun, içinden konuşmak, yazmak, yazdıklarını unutmak, tekrar bakmak... yani kendi kendine takım çalışması) bu doğruysa dilin dolayımı şart, işte takım çalışmasının görece zengin sonuçlar vermesine yönelik bir olası açıklama..