2 Nisan 2011 Cumartesi

tasarım hakkında da bildiklerimiz var

bir kaç haftadır yanımda dolandırdığım bir kitap var. kees dorst'un kitabı. kendisi bir "endüstriyel tasarım mühendisi". aynı zamanda tasarım araştırmacısı. adını şurda burda bir takım makaleler ve kitapların yazarı olarak epeydir biliyordum. faal bir araştırmacı ama aynı derecede faal de bir tasarımcı ve eğitimci. ecnebiler bunu başarabiliyorlar. kitabın adı "understanding design: reflections on being a designer". (gingko press, 2006) [kendisinin önemli de bir doktora tezi var: "describing design, a comparison of paradigms", 1997] [ayrıca bakınız: www.keesdorst.nl]

bu entry'yi de bir kaç haftadır yanımda dolandırıyorum. zira kitabı okumaya başlar başlamaz ortada tuhaf bir durum olduğunu farkettim. kitaptaki her satır bana doğru görünüyordu. kitabı bitirdim. bu esnada uygulamayla ilgili benim çok iyi bilmediğim alanlara da el attı yazar. yine de hala içimde bu kitabın %90'ının altına imza atmak isteyeceğim yolunda bir his duruyor. geri kalan %10'a da itirazım yok, sadece çok iyi bilmiyorum oraları. peki tasarım gibi son derece belirsiz bir alanda benimkinden çok farklı bir hayat tecrübesi geçirmiş bir ürün tasarımcısıyla nasıl böyle hemfikir olabiliyorum? hani tasarımla ilgili herşey tartışmalıydı? hani herkes meselelere başka bir yönünden yaklaşacaktı? (demek ki tasarımda bazı alanlar tartışmalıyken, bazı alanlarda ise belirli bir dönem içinde genel kabuller oluşabiliyor.) [bkz resim1, her satırı işaretlemişim :D]

satır satır okuyorum ve kendi deneyimim ve düşüncelerimle birebir eşleştiriyorum. (bu kitabı altlık yapıp bir seri yazı gireceğim.) söylemek istediğim şu, tasarımla ilgili aslında çok şey biliyoruz. bilmek. bilgi. evet. ortak bir kavrayışımız var. ortak bir zeminimiz var. bu son derece belirsiz ve araştırılmaya direnen bir alan, belki ikna edici yöntemler geliştirilemiyor o alanı araştırmak için, ya da belki psikoloji ve nörobilim gibi araştırma alanlarının ilgisini yeni yeni çekmeye başlamanın talihsizliğini yaşıyor (sanat ve yaratıcılık ilgilerini çekiyor, problem çözme ilgilerini çekiyor ama asıl ilginç ve anlaşılması güç alan olan tasarım-tasarlama alanı o kadar ilgilerini çekmiyor?), ama tüm bunlara rağmen, şu durumumuzda dahi tasarımla ilgili, tasarlama faaliyetiyle ilgili çok şey biliyoruz.

esasında aynı hissi lawson'u, cross'u ya da schön'ü okurken de deneyimlemek mümkün; bu ölçüde olmasa da. tüm bu kitaplarla ilgili can sıkıcı bir husus var yalnız ve en çok bu kitapla ilgili, tüm bu metinler sanki esas olarak yazarların anılarını ve izlenimlerini anlatmalarından ibaret? tasarlamanın, tasarlama faaliyetinin doğasına ilişkin kuramsal alan, eğitim, araştırma ve pratikten edinilen genel izlenimler ve biriki anektota dayanıyor gibi bir görüntü veriyor. protokol analizi gibi yöntemler ise ancak son derece kısmi oyuncak alanlarda çalışılıyor ve bu araştırmalların verilerinden tasarıma ilişkin genellemeler ancak oldukça yoruma dayalı biçimde çıkarılabiliyor. (bu konu üzerinde düşündüren bir kitap da var, bundan da bahsedeceğim umarım yakında.) dolayısıyla alanı en iyi anlatan kitap, metin içinde bir tek açık referans barındırmayan (kaynakçada bir miktar referans var), bir akademik tavır takınmayan böylesi bir kitap olabiliyor. ne yazık. çünkü doktorada benden her iddia için referanslar içeren bir tartışma bekliyorlar? (belki de beklemiyorlar, ya da bu refere etme işi çok daha serbest düşünülebiliyor, okulumuzun güncel doktorala tezlerine bakılırsa öyle).

insan fen bilimlerinde ya da mühendislik alanlarında ya da en azından sosyal bilimler alanlarında görüldüğü türde bir tür dayanaklı olma, sağlam bir kaynağa dayanma, karşılaştırılabilir ve sınanabilir araştırmalara dayanma arayışının karşılıksız olduğunu görüyor. ve böyle bir alanda akademik faaliyet yürütülecek.. kriterlerimiz ise fen bilimleri alanlarına göre belirlenmiş. tasarım alanlarının konferansları (GECCO gibi bir konferansın tavrıyla kıyaslandığında) gülünç görünüyor. ama alanın durumu bu işte. böyle çalışılıyor. ve bu halde bile, ilginç olan, tasarım hakkında o kadar çok şeyi biliyoruz ki. hem de sağlam biçimde biliyoruz. bu nasıl oluyor?

Hiç yorum yok: