12 Mart 2009 Perşembe

araştırmacı ve politika | the researcher and politics

1. araştırmacı kendini politik anlamda bilinçli zanneder.
2. araştırmacı kendini politik eylemlilik içinde zanneder.

gerçekte ne bilinçlidir, ne eylemlilik içinde. ama her durumda, oldukça etkisiz bir türden de olsa, politik aktör olmaktan kurtulamaz. güncel koşullar araştırmacıyı bir "yeni proleter" olarak tanımlıyor. ama araştırmacıların bunu kavraması biraz gecikti.

ben ise anarşistlere ve ekolojistlere sempatiyle bakan, ütopya janrını elden geçirmekten hoşlanan bir nihilist olarak politik bilinci bir ölçüde gelişmiş bir eylemsiz addediyorum kendimi. ama inançlı bir nihilist olmama rağmen, hala bedenli-zihinli bir yaşam formunu sürdürdüğümün varsayılmasından olacak, bu aralar kendimi hep varoluşçu mesajlar verirken buluyorum: bir toplumsal aktör olarak inançlarınızı entelektüel açıdan olabildiğince inceltin/araştırın, insani varoluşunuzun oluşumunun bilincine varın, tarafınızı oluşturun ve onu ilgili ortamlarda savunun.

o yüzden de şaşıyorum kendime. düşündüğümde zihnim gündemaşırı nihilist inançlarını savunmaya devam ettiği kurgusunda ısrarlı, ama bütün olarak insani varoluşumun bir sorumlulukçuluk yaşı gelmiş. mimari tasarım stüdyosunda bile politik ve felsefi inançlarımı savunmak yönünde ağırlık koymaya başladım. bir yüksek lisans dersinde bana verilen tek saati yine esas olarak bu yönde kullanacağım.

sanki hocanın ya da yürütücünün görevi her zaman başkalarının görüşlerine tarafsız bir üslupla işaret etmekmiş gibi düşünüyoruz. hep açık fikirliliğin tarafındayız biz. peki ne zaman kendi tarafımızda olacağız? bizim boş bıraktığımız yeri başkalarının keyifle ve her türlü zoru kullanarak doldurduklarını ne zaman farkedeceğiz? açık görüşlülük adı altında basitçe görüşsüzlük vaaz ettiğimizi ne zaman anlayacağız?

bazı anlarda açık fikirlilik ancak hakim ideolojileri yeniden üretmeye varıyor. anlamaya yönelik açık fikirlilik insanın kendine karşı sorumluluğu iken (ve ama asla bu tür açık görüşlülüğü de mutlak anlamda gerçekleştirilebilir bir şey olarak düşünmemek gerek, insan her zaman "bir şey" olarak düşünür, genelde "biri" olarak düşünür, bu birinin de beşeri bir konumu ve inançları vardır), üretmeye ve yaşamaya yönelik açık görüşlülük çok zaman bir liberal teknokratizm, bir profesyonalizm, bir ilkesizlik, bir görüşsüzlüktür.

burada ürün, ahlaki ilkeler, normatif ilkeler, öyküler, makaleler, araştırmalar, eğlence, eserler veya deneyim olabilir. her durumda ne ölçüde açık görüşlülüğe yer olduğu biraz da pragmatik bir denge hesabıyla ortaya çıkar.

1. the researcher imagines itself as politically conscious.
2. the researcher imagines itself as politically active.

in fact, it is neither conscious, nor active. but in any case, it can not help but be a political actor; though one which is quite ineffective. current conditions define the researcher as a "new proletarian". but actual researchers have been a bit late to comprehend this.

being a nihilist, who symphatizes with anarchists and ecologists, and who entertains himself with utopian literature, i deem myself as an "inert", who has a political comprehension, mature, but to an extent. although being a nihilist, may be because i am supposed to endure a bodily-minded life form, recently, i frequently catch myself declaring existentialistic messages: as a social actor, elaborate/search your beliefs intellectually, become aware of the formation of your human existence, establish your side and defend it.

therefore i'm confounded by myself. my mind is insisting that it persists championing the same nihilistic beliefs. but it seems, there came an age of 'responsibilitism' of my human existence as a whole. even at the architectural design studio i started to lean towards championing my political and philosophical beliefs. i also will use the only lecture that's handed to me in the program of a graduate course in the same way.

we are used to think as if the duty of the lecturer or the tutor is always indicating the opinions of "the others" in a neutral manner. we are always on the side of openmindedness. but then when will we be on our sides? when are we to understand that all the spaces that we leave free is filled by others who use all the methods to this end, be it oppressive or subtle. when are we to understand that under the heading of openmindedness, we are just simply preaching opinionlessness.

sometimes, openmindedness only arrives at reproducing the dominant ideologies. while the type of openmindedness that's directed towards understanding is a responsibility of the human towards itself (but this one is also never to be taken as being absolutely realizable. the human always thinks as "something", usually as "somebody", and this body-mind has a social situation and beliefs), the openmindedness directed towards producing and living mostly arrives at a liberal technocraticism, to a professionalism, to an unscrupulousness, to an opinionlessness.

here, the product may be normative principles, morals, stories, scientific articles, researches, fun, products or experience. in any case, the degree of viable openmindedness will be obtained from a pragmatic calculation of balances.

Hiç yorum yok: