17 Mayıs 2011 Salı

tasarım macerası

kees dorst yoğun bir tasarım sürecini heyecan verici bir iş olarak, çok olumlu bir havada tarifliyor.. keyif aldığı belli oluyor tasarım işinden. sanki bir macera gibi, diyor, bu soğurucu (/!?) koşturmaca içinde insan diğer herşeyi erteler, proje ekibi dışındaki insanlardan kopulur, evde toz bulutları yeni gezegenler oluşturmakta, insanın hayatının diğer yönleri silikleşmektedir. sonra proje biter. insan bir tür boşluğa düşer ve hayatının diğer yönleriyle yeniden karşılaşır. ve sonra hemen yeni bir projeye başlandığından, önceki projenin kapağı kutlamasız kapatılır.

bizim normalde sıradan olan hayatımızda bir yarışma teslim süreci hakikaten bir macera oluyor. her seferinde ayrı macera. her seferinde bir üretim çılgınlığı, bir tasarım gerginliği, korku, belirsizlik, insani sorunlar.. bir yandan da projenin o ortaya çıkmaya başladığı periyotlarda ardı ardına kararların verildiği, projenin adeta akmaya başladığı anların keyfi. ardından projenin tekrar direnmeye başladığı anlardaki umutsuz ve gergin süreçler.. korku, endişe, telaş, sükunet.. yetişmiyor, yetişiyor, olmuyor, olacak...

tasarım yapmaya çalışmak, konu da karmaşıksa insanı sürekli bir sınava alıyor, ve insanın güvendiği kaleleri bir bir yıkıyor her yeni konu ve bağlam. insan, zamanla, yapamayabileceğini öğrenip durdukça, tasarımın stresi de heyecanı da artıyor ve birşeyler başarıldığında alınan keyif de katlanıyor. tasarım bu yüzden insana gittikçe daha zor ama aynı oranda da daha keyifli gelmeye başlıyor.

insan daha alçakgönüllü olmaya geçiyor ama bir yandan da kendine güvenini korumak zorundasın yoksa işin sonuna varamazsın... ve sonucun çok iyi olmayabileceğini baştan kabullenmek, bunun bir nevi kumar olduğunu kabullenmek, teslim tarihi geldiğinde projenin yeterince gelişmiş olmama ihtimalinin yüksekliğini bile bile elinden gelenin en iyisini yapmak üzere çalışmak.

açık ki bu iş çok karmaşık ve zor. çok pratik istiyor. çalışma, direngenlik, motivasyon, kafa ve tecrübe... bunları edinmek için de ara vermeden çalışmak gerekiyor. biri bitince bir sonrakine geçmek gerekiyor. laylaylom bir iş değil bu. yoğun, zor ve heyecanlı bir iş.

ve teslim saatine 3 dakika kala yetiştirilen projeler. gecelerce uyumadan devam eden gitgelli bir koşturmaca. planlar iflas ettikçe geliştirilen b, c, d, e planları, ne olursa olsun işi sonuna vardırmak için sınırlarına zorlanan bir çözüm geliştirme çılgınlığı...

insanlık adına büyük bir iş de başarılmıyor sonunda. bir yarışmaya katılan 100 projenin arasına bir proje ekleniyor alt tarafı. ama deneyimin değeri hakikaten hiç azalmıyor. tuhaf.

kees dorst'ta en anlamadığım şey tasarım işiyle ilgili çok olumlu bir tonda yazmasıydı. aslında anlıyormuşum. sadece unutmuşum.

Hiç yorum yok: