15 Mayıs 2012 Salı

iş yapmak

bir grafik tasarım ajansına gittik. bir tür stk için bir rapor tasarlanacak. bizimle ajansın bu işe atadığı tasarımcı değil bir proje yöneticisi görüştü. brief'i o oluşturdu yani ve tasarımcıya o verecek... bu proje yöneticisi müşteriyle görüşme esnasında yapılacak işi ve iş programını net biçimde tarifliyor ve yazılı hale getiriyor... ajans bunu özellikle böyle yapıyor. rapor denen şeyin sınırlarını çizmişler. geçmişte de bu işi çok yapmışlar ve bir takım rapor şablonları oluşmuş. problemi o sınırlar dahilinde daha tasarımcıya gelmeden önce olabildiğince tarifliyorlar. içerik ve tasarım da büyük ölçüde ayrılıyor. içeriğin uygulamadan önce netleşmesi ve bir daha değişmemesi bekleniyor. bu da problemi net biçimde çözündürmeyi (decomposition) ve zamansal olarak aşamalandırmayı sağlıyor.

ideal bir durumda, bu yaklaşımla, tasarım durumunu o kadar net biçimde ayrıştırıp o kadar tarifliyorlar ki, aslında bu noktadan sonrası yapay ajanlara devredilebilirdi. problem 'iyi tanımlanmış' bir hale geliyor da denebilir. teknik tabiriyle 'rutin tasarım'a dönüşüyor. problem bu kadar tarifli bir hale geldiğinde tasarımcının kafa yoracağı çok da fazla bir şey kalmıyor. içeriği tasarımdan ayrıştıran ve şablonlar üzerinden otomatik uygulama sağlayan içerik yönetim sistemleri ve hatta otomatik veb sayfası üreten sistemler mevcut malumunuz. ama mesela iş akışı içinde iki kere müşteriden geri besleme alınıyor. düzeltmelerin anlaşılmasını ve uygulanmasını otomatize etmek zor olabilir. ama bu toplam işin küçük bir kısmını oluşturuyor.

belirli bir sürede, belirli bir maliyette ve belirli bir kalitede, yani güvenilir biçimde, müşteriye hizmeti sunabilmek, kendi ofislerinin ortaya koyduğu mesaiyi de ücretlendirmek ve bu ücreti aşan işlere girişmemek... iş yapmayı ve karşılığını doğru biçimde almayı bilmek... öte yandan tasarımda heyecanlı olan ne varsa onu işin içinden çekip almak...

proje yöneticisinin tavrı bir tasarımcıdan çok farklı. ben şu kadar kalem işi şöyle teslim ederim şu sürede veriririm diyebiliyor mesela.. acaba bir tasarımcı bunu diyebilir miydi? çünkü, müşteri tam olarak neler istediğini bilmiyor ve hep daha fazlasını istiyor, bir iş için anlaşıyor, 5 farklı iş istemeye başlıyor, kendi üstüne düşeni, yani içeriğin oluşturulmasını bir takvime koyamıyor, biçimsel olarak talepleri var onların pazarlığına girmeye başlıyor vd. tasarımcı bu noktalarda daha esnek bir tavır sergilerdi, zira öyle yetişmiş, her bir duruma çözümler aramaya başlayabilirdi oracıkta müşteriyle birlikte.. böylece iş asla bitirilemez ve deadline'a gelindiğinde apar topar yetiştirilen iş istenen kaliteye getirilemezdi ya da deadline'lar sürekli ertelenirdi.. iş yapmayı bilmekle tasarımcılık iki farklı uçta yer alıyormuş gibi geliyor bana hep...

şimdi, bir grup insanla bir ürün oluşturulmaya çalışıldığında, asla yeteri kadar zaman yok, taraflar ara aşamalardaki taahhütlerini zamanında yerine getiremiyorlar, kaynaklar doğru tahmin edilemiyor (kaynakları aşan taahhütler verilebiliyor), program sarkıyor ve kalite beklentileri çok yüksek ve ayrıca herkes de sonuçlar kendi zevkine göre olsun istiyor.. zevkleri uyuşturmak zaten sözkonusu değil... iş yapmayı bilmek, olurunu bulmak, sonuca ulaşmayı becermek, tasarımın yaratıcı yönünü belli aşamalarda askıya almayı gerektiriyor. öyle ki, bu durumda olduğu gibi, sonucu garantiye almak için o alan iyice daraltıla-da-biliyor. yani ajansın tasarımcısı sadece rapor için uygun renkleri seçecek ve metnin ve spotların düzenlenmesi için oldukça dar bir repertuvardan seçimler yapacak. sonra da bunu uygulayacak. bunu ne zamana yetiştireceği de belli. ama sonuçta ortaya düzgün bir iş çıkacak, zamanında basılacak, maliyetleri makul düzeyde kalacak ve hem ajansı hem de o stk'yı gerektiği gibi temsil edecek.

bir de logo tasarımı işi vardı... stk'nın bunun için bütçesi yok. ajans bu işi gönüllü olarak üstlenebileceğini söylüyor. ancak, işin ilginç yanı, bunu ücretsiz yaparsak bir ay süre isteriz diyorlar. tüm raporun tasarım ve basımı için bir ay isteyen ajans logo tasarımı için de bir ay süre istiyor, daha kısa sürede yapamayız diyor, çok net. gerekçe şu: bunu ücretsiz yapacağımız için biz bunu yarışmalara göndereceğimiz, portfolyomuza koyacağımız bir prestij işi olarak yapabiliriz ancak diyorlar. ve logoyu ajansın senyör tasarımcılarından biri üstlenecek. keyfe yapacak yani. onun için de yeteri kadar zamana ihtiyacı var. doğru düzgün bir iş çıkarabilmesi için... ama para verilse hemen uygun bişey yapıp verecekler yani :)

ben de bir şekilde işin içindeyim ve keyfim için yapıyorum tabii. bir takım verileri görselleştiren bir iki grafik yapmayı üstlendim.. alanımı biraz geniş tutmaya çalışıyorum. bunu yaparken iş yükümü yapabileceğimin üstünde artırmamaya çalışıyorum. stk ile doğrudan bağlantıdayım. içeriğin elime ulaşmasını beklediğim kadar o içeriğin seçilmesine de katılmak durumunda kalıyorum, aslında bu alanımı genişletiyor ama bir yandan üstüme vazife olmayan kısımlara karışmamam ve verilerin elime zamanında geçmesi için talepkar olabilmem gerekiyor.. ve yapacağım işin türü ve niteliği değişip durduğu için fazla da bişey üretemeden beklemek durumunda kalıyorum uzun uzun... tabii bu ajans gibi net bir kurumsal yüz sunmam mümkün değil... ajans karşısındaki tarafı da düzgün bir şablona oturtuyor, yoksa müşterisi darmadağın.. zor dengeler... belki ilginçliği de burdadır..

bu toplantıdan önce de okulda bir komisyon toplantımız vardı. iş yapma konusunu orda da düşündüm epiy. orda baya iş çıkardık. biraz sevimsiz olmuşumdur belki toplantı esnasında. ama iş çıkardık. kararlar verildi. sanıyorum pratik sayılabilecek çözümler bulduk. ve tuhaf ama bu okulda, bugün, bir toplantıda, üstelik zor ve karışık bir konuda ve vaktimizi verimli biçimde kullanarak, işleri, görünürde, bir programa oturttuk. sorun nerede çıkacak diye bekliyorum şimdi :)

2 yorum:

beyhan dedi ki...

Ajans yönetimi ya da ajansa verilen işin yönetimi ile ilgili birşeyler ekleyeyim. Tam anlattığınız sekilde ajanslar "müsteri temsilcisi" denilen bir ara kisi olusturarak bir "müsteri"yi asla yönetemeyecek "tasarımcı"nın isini yapabilmesini ve isin bitip teslim edilebilmesi sorununu cozebilmisler ama bu cozumde isin kalitesi isveren kismindaki ajans yonetimini yapan kisi ile musteri temsilcisinin birbirlerini anlayabilmelerine bagli.Isveren adına Ajans yönetimini yapan kisinin tasarım yonu olmadıgında isleyebilen bir model bu bence. Ama tasarım konusunda az bucuk bilgi sahibi ve musteri temsilcisinin isle ilgili motivasyonunu bilen biri olarak ajans gorusmelerinde isin brief ini verirken kreatif departmandan birinin bulunmasını tercih ederdim ve bocalamayi azaltirdi bu durum. Daha yaratıcı sonuclar daha hızlı alınırdı ama yine de sureci toparlayacak akilli bir musteri temsilcisine her zaman ihtiyac vardir. rahatima baktim : beyhan

gönülsüz dedi ki...

o kadar çok sayıda karmaşık ve verimsiz ve uzun ve sonuçsuz (bazen düpedüz sonuçsuz, bazen anlamsız sonuçlar, bazen yetersiz sonuçlar...) kollektif çalışma süreci içinde yer aldım ki sonunda yahu gidip profesyonel hayata dalıp iş nasıl yapılıyor, ürün nasıl veriliyor bir öğrensem mi diye bile düşünmeye başladım. ne okul hayatı ne akademik hayat bize bunu öğretmedi zira. öğretmemeye de devam ediyor. bir işbilmezlik amatörlük sevgimiz boyunca yayılmakta. güzel bir sarsaklığı ve keyifli şikayetnameleri var bu kafanın.. yaşadığımız süreçler heyecanlı, öğretici ve ilginç olabiliyor.. ama yorgunluğu ve yılgınlığı da var... geride anlamlı ürünler kalırsa daha keyifli oluyor. insan yalnız başına yapabiliyor bunu, tabii kendi ölçeğinde. ama kollektif halimiz...