13 Ocak 2015 Salı

donuk

adam şarkıcıydı ve diyordu ki, hayatta umut ve umutsuzluk o kadar içiçe ki, ben de bunu ak kuşlar ve kara kuşlar diye anlatmağa çalıştım. bunu kaseti her çevirdiğinizde tekrar diyordu. o zamanlar genç olduğumuzdan çok da sallamıyorduk. şimdi de bu şarkının düğmesine her bastığımda yine aynısını söylüyor. yıllardır durmadan söylüyor ve yıllardır durmadan söylediği için o ne diyorsa onu yaşamak durumundayız. çünkü adam sabırla söylüyor ve burası türkiye. hayatta umar ve umutsuzluk o kadar içiçe ki. hayatta kabız ve kubursuzluk o kadar içiçe ki. hayatta bağır ve ciğersizlik o kadar içiçe ki. hayatta sağır ve cevapsızlık o kadar içiçe ki. tekrar tekrar söylüyordu. bir tez bin yıl ve bir asır sürdüğünde bunun ruhta izleri oluyordu. kurşun göğüs kafesindeki cahil cesaretinden giriyor ve kuyruğu dik tutan kas yumağını paramparça ederek bedeni terkediyordu. savunma tarihi alınacaktı. alınacaktı dedim. alınacaktı. alınacaktı diyordum. alınacaktı. bir daha alınacaktı. tez yazılacaktı. yazılmıştı. yazılacaktı. hayatta yazılmışı ve yazılmamışı savunulmuşu ve savunulmamışı tarihi alınmışı ve alınmamışı o kadar içiçeydi ki, ben de bunu ak saçlar kara saçlar olarak anlatmağa çalıştım. bunun ruhta izleri okunuyordu. doktorası bitmeyeni gözlerindeki donuktan tanıyabiliyordunuz. sokak köpeğiyle yanyana duruyordu. ancak o ikisi bir diğerini anlıyordu.

Hiç yorum yok: