4 Ağustos 2011 Perşembe

mimarlık eğitimi mimarlık eğitimi olduğundan beri mimarlık eğitimi mimarlık eğitimi olmasın sakın?

bir takım eski sorularım vardı. [bkz.] mesela acaba mimarlık eğitimini 4 yıllık bir birinci sınıf stüdyosu olarak kurgulayabilir miydik? mimarlık eğitiminin ağırlığı sözel-entelektüel bir içeriğe kayabilir miydi? mimarlıkla uğraşmayan, ağırlıklı olarak diğer ortam, alan, disiplinlerde dolaşıp genel bir tasarımcı tavrı geliştiren bir mimarlık okulu olabilir miydi?

[lawson and dorst, design expertise, p44:] "Designers are convinced that 'design' is a special way of thinking, and in their battle for recognition, they spend a lot of time trying to convince the rest of the world of this. But surprisingly seventeen or eighteen-year-old students, new to design school, seem to just start designing. At a simple, basic level of course, but they manage. It does not seem as if they first have to learn an alien, fundamentally different thought process. This tells us that, no matter what designers may claim, apparently there is a certain level of design that can be approached by common sense."

lawson ve dorst'un gözlemine katılmamak zor. öğrenciler okula geldikleri anda başlangıç düzeyinde de olsa tasarlamayı becerebilir halde oluyorlar. [yeter ki engelleme.] daha ilk günden tasarlatıyoruz. tasarlıyorlar. eğer mimarlığın zorlu problemlerine dalmazsan, mutlu mesut ve "işler iyi gidiyor" diyerek dolanabiliyorsun. ama iş bir bina tasarlamaya gelince öğrencinin üst aşamalara atlaması gerekiyor. farklı bir takım beceriler ve daha yoğun bir bilgi birikiminin nasıl işe yarayacağını anlamaya başlıyorsun. bu beceriler hem üretim ve temsil tekniklerini içeriyor hem de zihinsel becerileri. bir takım jenerik çalışma-tasarlama-temsil yollarını mimarlığa hiç bulaşmadan aktarabiliyorsun da, mesela mimari temsilin kendine has bir dili, belki bazı konvansiyonları olduğunu görmeye başlıyorsun. ondan sonra bir takım işleri daha verimli, hızlı ve etkili yürütmenin her tasarım disiplinine has farklı yolları olduğunu da görüyorsun. bilgi birikimi hem çok örnek görüp incelemiş olmayı, hem alana has pek çok problemle boğuşmuş olmayı, hem de derslerde öğretilen türde teorik bilgileri içeriyor. bu teorik bilgileri uygulamaya geçirmek de ayrı bir beceri ve onu öğrenmek de pek kolay değil.

eğitimi jenerik bir tasarım eğitimi olarak kurguladığında disiplin dışından referanslar kullanabilecek, daha sonra çalışacağı spesifik alanın mevcut konvansiyonları karşısından daha şüpheci ve yenilikçi kalabilecek, değişimlere kolay adapte olacak, hatta isterlerse farklı tasarım alanlarına geçiş yapabilecek tasarımcılar yetiştirmek peşindesin. ama bunu yaparken o alanda çalışmanın yollarını öğrenmesini geciktiriyorsun. çünkü tasarım becerileri, bir düzeye kadar, belli bir jeneriklik barındırdığı halde, tasarım bilgisi çalışılan her spesifik alan için farklı. ve o bilgi o spesifik alanda, o alanın problemleri üzerine çalışılarak elde ediliyor.

[lawson and dorst, design expertise, p46:] "The real difficulty in design is not in reaching that very first level of apparent competence; it is in attaining the higher levels. And that is where the design profession sits. Most expert designers certainly employ many more sophisticated cognitive skills ..."

3 tabaka ayırdedelim:

1. tüm insanların taşıdığı ortak tasarım becerisi.
2. hemen tüm tasarım alanlarının bir ölçüde barındırdığı ortak beceriler.
3. spesifik tasarım alanına has bilgi ve beceriler.

birinci sınıf eğitimi ağırlıklı olarak 2. maddeye eğilebilir. (ve 1. maddeden ötürü övünecek bir durum yok). ama sanıyorum, mimarlık eğitiminin ilerki yılları, 3. maddeye odaklanmak durumunda.

bizim okulumuzun bir eksiği de burada ortaya çıkıyor. alan gezileri. yurtdışında alan gezileri stüdyonun standart bir parçası. bizde alan gezisi deyince güncel ve iyi örnekleri gezmek anlaşılmıyor. alan gezileri bizde büyük ölçüde, tarihi önemi olan binalara, ya da geleneksel mimarlığa, ya da son derece sorunlu olan, ya da sadece uzakta bir yerde olan alanlara yöneliyor. ve mimarlık ölçeğinden çok kent ölçeğiyle dertleniyoruz. yeni ve iyi 'bina'ları gezmek konusunda eksiğimiz var. oysa usta işi bir binayı gezmek, ona internetten bakmaktan çok farklı bir deneyim. ülkenin de yeni, iyi ya da ilginç örnek sunmak konusunda eksiği var elbet.

Hiç yorum yok: