31 Ocak 2009 Cumartesi

kucak dolusu | a lapful?

hayvan gibi iş var. eşşek gibi iş var. öküz gibi iş var. pis gibi iş var. salak gibi iş var. güzel gibi iş var. kapılmış gibi iş var. o kadar da kötü değil. sadece çok fazla.

bürokratik gibi, yaratıcı gibi, tatmin edici gibi, eğlenceli gibi ve bunun gibi; çok fazla iş.

i have too many things to do. i said too many. a donkey-scale, cow-scale, dirtylike, imbecilic, like nice, like dragged. not that bad. just too many.

like bureaucratic, creativelike, like satisfying, funlike, and like these; too much work.

yoğun ve cıvık | condensed, yet saucy

çok yoğunum (nokta) çok yoğunum (nokta) çok yoğunum (nokta) (bir milyon kere daha ve üçyüz yöndeki üçyüz kişiye hitaben)(teker teker)
ama yoğunlaşamıyorum (197 kere, önümdeki işe bakarak, kendime)

i am too busy (stop) i am too busy (stop) i am too busy (stop) (i repeat it a million times, adressing three hundred people on three hundred directions)(one by one)
but i can't concentrate (197 times, towards the work in front, adressing myself)

30 Ocak 2009 Cuma

fena bir koşturmaca | vicious run

paçayı kaptırmak ya da girdap.

a whirlpool...

29 Ocak 2009 Perşembe

öyle mahçup olsam kiii | sour conscience

eğer işlerin yürümesi için kati surette istekli ve kararlı olduğumu söylemem gerekmiyor olsa idi, ikiyüzlü de hissetmeyecektim kendimi en sonunda.

please, please accept my past past perfect perfect apologies.
i wouldn't feel hypocritical at the end, if ever this could be carried out, without stating resolute intentions.

28 Ocak 2009 Çarşamba

reçete | prescription

1/3 ::: çalışma
1/3 ::: her tür katkıyı yapan ve kapıları açan insanlar
1/3 ::: işleri belirli bir yolda sürükleyen talih

work :: 1/3
other people :: 1/3
luck/fate :: 1/3

25 Ocak 2009 Pazar

düşük konsantrasyon | low concentration

işleri bırak.

leave it.

konsantrasyon no:2 | concentration nr:2

(bu konuda 197 madde daha açacağım)

(i will post 197 times more on this issue)

24 Ocak 2009 Cumartesi

olasılık hesapları, temkinli sevinç.. | cautious pleasure

işlerin iyi gitmesinden korkmakta haklıyım. 29 koldan düşman hatlarının içlerine ilerlerken herşeyin aynı anda iyi gitmesi çok düşük bir olasılık, demek ki işlerin bir kısmının terse dönmesi yüksek bir olasılık. gerçi bu ilginç değil.

it's legitimate to be afraid, just when all the affairs go well. while you're moving forward into enemy territory on 29 lines, it's a very little possibility for everything to go well, hence it is a considerable probability for some of them to turn to the opposite. though that's not interesting.

22 Ocak 2009 Perşembe

canım: | my dear:

sevgili önemli akademisyen,

size yazdığım e-postalarda
minnettarlığımın, alçakgönüllülüğümün,
(hımbıllığımın), umutvarlığımın,
samimiyetimin, istekliliğimin
haddi hududu yok.

dear prominent academician,

while i'm e-mailing to you,

i have no limits,
in gratefulness, in modesty,
(in slackness), in hopefulness,
in sincerity, and in willingness.

21 Ocak 2009 Çarşamba

biricik uzaktaki profesör! | my beloved faraway professor!

yazıştığım akademisyenler arasında en çok sizi seviyorum, hatta görüşüp danıştıklarımdan, hatta tez jürimdekilerden bile çok seviyorum. diğerlerine yalan söyledim, bana siz lazımsınız, siz büyüksünüz, önemlisiniz...

aşkım, susun, cevap vermeyin, ya da verin, verin verin, o güzel cevabı, müsbet ya da menfi, yıllarca inbox'umun "doktora" adlı klasöründe taşıyacağım.

you are the most beloved, of all the academicians that i am currently corresponding with. i love you even more than the ones that i personally meet, even more than the ones that are in my thesis jury.. i lied to the others, you are the one that i need, you are huge;
prominent you are.


don't, my love, don't answer, or answer, yes please please answer. that beautiful answer, positive or negative, will be carried forever,
in the folder called "doktora",
in my e-mail inbox.

bir diyarda ciddi araştırmacıların ciddi şemaları var (ve onlar bunlara şema demiyorlar, adı var onun) (ama ne?)



bilimsel şemalarımın en sevdiğim köşeleri
lovely pieces of my scientific schemata

20 Ocak 2009 Salı

araştırmacı ve cinsel performansı

bir kış geçerken bir asistan arkadaşın diğerine koyduğu teşhislerden biri (üstüme alındım) (nasılsa sonra silebilirim).. dedi ki:
-senin iyi bir sekse ihtiyacın var.
belki de araştırmacıların en önce ihtiyaç duydukları şey bir akademik ortam değil de cinsel ortammıştır. hep evli ya da düzgün ilişkiye sahip insanların yalnız insanlara göre daha verimli olup olmadıklarını merak etmişimdir. bazı bekarlar fena halde işleriyle evlidirler. bazı evliler ise fena halde rahat ve hedefsiz!?

i always wondered, whether, people who are married or who endure long lasting relationships, are more productive or not. some bachelors are badly infected by work. but some married ones may be too comfortable and targetless.

18 Ocak 2009 Pazar

bir ön not: | a preliminary note

akademik-öncesi ruh hali menderesi / pre-academic meander of moods

dürüstlük, ihtiras, yalanlar, samimiyet, korku, arzu, gerilim, mutluluk, bekleyiş! (sonra tekrar başa) akademik ikbal arzusunun değişmeyen 'döngüsel kurtçuğu'.

bütün üst-tonların üstüste bindirildiği çok-tabakalı osilatif bir ses haritalaması olarak yazışmalar süreci.

zihindeki bir imgeyi lüzumsuz bir modele çevirmeye çalışırken fena halde saçmalamak.

honesty, desire, lies, sincerity, fear, longing, tension, happiness and waiting! (then, to the start again)
unchanging 'cyclic worm' of the will to academic prosperity.

process of correspondences as a multilayered
oscillatory sound mapping of the overtones.

diving into nonsense while trying to transpose a mental image into a 'model' for something that never needs to be modeled.